Bir önceki yazımda St Vincent Tournante festivaline ilişkin genel bilgiler vermiş ve bu yılki festivalin yapılacağı Irancy’e gideceğimi anlatmışım… 30-31 Ocak’ta gerçekleşen festivalin ilk günü olan 30 Ocak’ta Irancy’de şarap adına geçirdiğim deneyimlerin en güzel ve özellerinden birini yaşadım diyebilirim…
Bir köy düşünün, içinde sadece 290 kişi yaşasın ve çevresi Pinot Noir bağlarıyla dolu tepelerin ortasında bir çukurda yer alsın… Köyün belediye başkanı dahil herkes bağcılıkla geçinsin ve hatta kendine has bir apelasyonu olsun…
Seyahati beraber yaptığımız Antalya’nın en iyi şarap barı Karaf’ın sahibi Mustafa Temimhan ile birlikte sabah saat 6’da karanlıkta kalkıp yola koyuluyoruz. Zira saat 7 gibi başlayacak olan Burgonya bağcılarının kortejini kaçırmak istemiyoruz. Köye doğru yaklaştıkça trafik artıyor, bir yerden sonra Fransız jandarma birlikleri araçları yönlendiriyor ve kontrol noktasına ulaşıyoruz. Jandarmaların yaptığı bagaj kontrolünden sonra açık alan park yerine varıyoruz. İnsanlar çoktan gelmeye başlamış ve günün kalabalık olacağının izlenimini veriyor… Hava halen zifiri karanlık ve etraf projektörlerle aydınlatılmış. Aracımızı park edip ileride aydınlatılan büyük çadırlara doğru yürüyoruz. İlk vardığımız çadırda korteje katılacak olan Burgonyalı bağcıların toplandığını ve saat 6:30’da şarap içmeye, şarkılar ve marşlar söylemeye başladığını görüp festival havasını daha sabahın erken saatlerinde içimizde hissetmeye başlıyoruz…
Köye doğru yaklaşık 2,5 km’lik rampa aşağı inen virajlı bir yol var… Yolun başında sıra sıra dizilmiş her köye ait ahşaptan yapılmış St Vincent heykelcikleri kortej için beklemede… Tüm yol meşalelerle aydınlatılmış ve köye inen yolun çevresi tamamen bağlarla kaplı… Saat 7’ye doğru kortej toplanıp sıra oluşturmaya başlıyor ve önde bando takımıyla beraber yürüyüş başlıyor…
En önde bando takımı hemen arkasında bu yılki festivalin ev sahibi Irancy’nin belediye başkanının taşıdığı St Vincent heykeli ve ardından diğer bölgelerden gelen bağcılar… Sabahın keskin soğuğuna aldırış etmeden kortejde eğlenceli bir şekilde korteje katılanlar yavaş yavaş köye doğru yürürken katılımcı sayısı gitgide artmaya başlıyordu…
Sabahın ilk ışıkları ufaktan bağların üzerinde süzülürken köye giriş yaptık… Köyün girişindeki bilet satış noktasından öncelikle 15 Euro karşılığı kadehimizi ve tadım kuponlarımızı alıyoruz. Ayrıca 10 Euro karşılığı da yemek kuponu alıyoruz. Tadım kuponları ile 7 farklı rekolte için şarap tadımı yapılabiliyordu. 2008 ve öncesi (aralarında 98 ve 96 da var), 2009, 2010, 2011, 2012, 2013 rekolteleri ve roze/köpüklü (cremant) tadımları için köyün farklı yerlerinde konumlanmış standlardan katılımcılar Irancy’e has Pinot Noir şaraplarını keşfetme fırsatı buldular. Ayrıca yemek standlarına da dikkat çekmem gerekli zira bölgeye ve Fransa’ya has yemekler de köyün çeşitli yerlerinde konumlanmıştı (Andouillette (Burgonya sosisi), Ercargot (salyangoz), Boudin (siyah sosis), Ördekler, peynirler, krepler vs).
Bir taraftan kortej köyün içerisinde ilerlemeye devam ederken diğer taraftan köyü keşfetmeye çalışıyoruz. Irancy belediyesi bu yılki festivalde 1930lu yılların Irancy’sini konsept olarak ele almış ve çevreyi o yıllara ait fotoğraflar, arabalar, tarım aletleri vs ile donatmış. Ayrıca festival geleneği olan yapma çiçeklerle etrafı süslemeyi de unutmamışlar tabi, tüm köy oldukça sevimli bir şekilde süslenmiş…
Yürüyüş köyün kilisesinde son buluyor ve kilisede ayin başlıyor. Bu arada saatler ilerledikçe köye daha fazla insan geldiğini görüyoruz. Ayinden hemen sonra tadım ve yemek standları açılıyor. Artık Irancy apelasyonuna has şarapları keşfetmeye başlayabiliriz. İlk olarak yıllanmış Irancy Pinot Noir’larına bakalım diyoruz. 1996 ve 1998 Irancy’ler burundaki kompleks yapılarıyla dikkat çekici, damakta pas, kuru gül ve kuru meyve bukelerine sahip keyifli bir şarap. Yıllanmış Pinot’ların ardından diğer rekolteleri de tatmak üzere standları gezmeye devam ediyoruz. En beğendiğimiz şaraplar 2009 William Chariat ile 2010 Benoit Cantin oluyor. Gerek kompleks yapılarıyla, gerekse de konsantrasyonlarıyla klasik bir 1er Cru ayarında diyebileceğimiz şaraplardı bunlar. Açıkçası Irancy bölgesi şaraplarını Burgonya’nın önde gelen apelasyonlarıyla kıyasladığımızda Irancy’nin damakta konsantrasyon açısından biraz daha zayıf kaldığını ancak burunda yine de klasik Pinot Noir aromalarını oldukça güzel verdiğini gördük. Şarapların canlı yapıları ve asiditeleri kendilerinden beklendiği gibiydi…
Köyün farklı yerlerine konumlanmış sahnelerde festival boyunca cazdan Fransız şansonlarına kadar çeşitli canlı müzik etkinlikleri yapılırken, France Bleu radyosu ile France 3 televizyonu da canlı yayın araçlarını getirip stüdyolar kurmuşlardı. Bu arada ziyaretçiler arasında çoluk çocuk ailecek gelen Fransızların yanında bizler gibi Fransa dışından gelen birçok yabancı şarap meraklısının da olmasına hiç şaşırmadık tabi…
Özellikle öğle saatlerinden itibaren kalabalığın oldukça arttığı ve artık tüm standlarda uzun kuyrukların olduğunu görünce festival alanına erkenden gelerek doğru yaptığımıza kanaat getiriyoruz. Bu tarz festivalleri tüm etkinlikleri ile en baştan yaşayarak keşfetmekte fayda var diye düşünüyorum. Erken kalkıp bir süre karanlıkta takılmış olsak da kesinlikle müthiş keyifli bir deneyim yaşadık diyebilirim.
Gelecek seneye bu kez Mercurey’de yine Ocak ayının sonunda yapılacak olan St Vincent Tournante festivaline artık her sene gitmeyi kafayı koydum açıkçası…