Geçenlerde Trakya Bağ Rotası’nın 4 ana bölgesinden biri olan Gelibolu’da rotaya dahil olan iki şarap üreticisini, Gali ve Suvla’yı ziyaret ettim.
Gali’nin sahibi Hakan ve Nilgün Kavur çifti, şaraphaneyi Evreşe’de, bağları ise Evreşeye 15 km kadar uzaklıktaki Demirtepe köyüne yakın Doğan Arslan mevkiinde kurmuşlar. Şaraphanenin yapımında kullanılan doğal taşlar oldukça güzel ve etkileyici bir yapı kazandırmış. Bağların bulunduğu 500 dönüm arazinin 250 dönümünde üzüm dikili. 2007’de dikilen Merlot ağırlıklı bağların kalanında Cabernet Sauvignon ve Cabernet Franc var.
Hakan Bey şaraplarını kendisi yapıyor. Herhangi bir danışman önologları olmadığını, tıpkı araba sürmeyi öğrenir gibi şarap yapmayı da üretimin her aşamasında bulunarak öğrendiğini söylüyor. Bu haliyle bana Chateau Nuzun’un sahibi Necdet Uzun’u anımsattı. Her ne kadar butik de olsa 250 dönüm bağı olan bir üretici için çok da kolay olmasa gerek.
Kireçtaşı, magnezyum ve demir yönünden zengin teruarında, Marmara Denizi, Çanakkale Boğazı’nın girişi ve Saroz Körfezi’ni içine alan inanılmaz ötesi bir manzara var. Zaten bağlar stratejik olarak o kadar önemli bir yerde konumlanmış ki, arazide İkinci Dünya Savaşı öncesinde yapılmış mevziler bulunmakta. İçinde irili ufaklı odaların da olduğu mevzileri gezmek ayrı bir heyecan ve deneyim. Mevzileri gezerken insanın aklına Normandiya çıkartması için Almanların kurduğu mevziler geliyor…
Gali’nin şimdiye kadar şişeleyip piyasaya sürdüğü 2 şarabı var ve her ikisi de 2010 rekoltesi; Evreshe 2010 ve Gali 2010. Bu sene Cabernet Franc’dan ilk roze denemelerini de yapmışlar. Meyvemsi ve tazeleyici yapıda olan roze hafiften kabarcıklı olmasının yanında biraz da tatlımsı bir kıvamda. Bu haliyle tam sıcak yaz aylarına uygun diyebilirim.
Gali fıçı görmüş Evreshe ise fıçı görmemiş olarak sırasıyla birinci ve ikinci şarap şeklinde piyasaya sürülmüş. Daha önce birkaç kez farklı ortamlarda da tatma fırsatı bulduğum bu şarapların ikisi de meyvemsi, dengeli ve derinliği olan şaraplar. 2011 rekoltelerini ise tanktan tattık. 2011’lerin 2010’nun üzerinde olduğunu söyleyebilirim. Özellikle tanktan tattığım 12 ay meşe fıçıda bekletilmiş %100 Merlot kara orman meyveleri, fıçıdan gelen vanilya, karabiber notları, entegre tanen yapısı, diri asiditesi ve havalandıktan bir süre sonra belirginleşen menekşe aromaları ile oldukça dikkat çekici. 2011 Evreshe ise damakta adeta kırmızı meyve patlamalarının yaşandığı bir şarap. Yine diri asiditesi ve entegre tanen yapısı ile dikkat çekici.
Çanakkale Boğazı’nın Marmara Denizi girişine hakim konumdaki bağ evi ise başlı başına anlatılmaz yaşanır bir konumda bulunuyor. Bu manzara eşliğinde Gali şaraplarını yudumlamak ve Nilgün Hanım’ın hazırladığı harika yemeklerden yemek keyfimizi doruk noktasına ulaştırıyor.
Son olarak Hakan Bey’in ilk ürettiği şarap olan 2008 Gali’yi tadıyoruz. Hakan Bey biraz çekinerek bu şarabı ikram etse de şarabın yıllanması ile birlikte kazandığı bukeler, ipeksi tanen yapısı ve zarafeti şaşırtıcı derecede güzellikte. Şurası bir gerçek ki bağların olgunlaşmasıyla beraber Gali’den önümüzdeki yıllarda çok daha kompleks ve derinliği olan şarapların geleceği şimdiden aşikar.
Bu arada bizler 2008 Gali’nin keyfine varırken, vakitler ilerlemiş olmasına rağmen 6 gençten oluşan şarap sever bir ziyaretçi grubu bağ evine geliyor tadım için. Bu durum bir yandan beni sevindiriyor diğer yandan da umutlandırıyor zira gerek şarap tüketiminin artması açısından gerekse de Trakya Bağ Rotası’nın ve hatta bölgesel bazda diğer şarap rotalarının gelişmesi ve yayılması açısından genç şarap severlere ihtiyaç var. Gençler Hoşköy’de Melen’e uğrayıp Gali’ye gelmişler, geceyi Çanakkale’de geçirip ertesi gün de Suvla’yı gezeceklerini söylediler. İstanbul’a dönüş yolunda da 1-2 üretici daha gezeceklerini anlattılar. İşte tam olması gerektiği gibi bir Trakya Bağ Rotası oluşturmuşlar kendilerine…
Hakan Bey ve Nilgün Hanım’a yaratmış oldukları bu güzel ortamdaki harika ağırlamaları için teşekkür edip rotamızı Çanakkale’ye çeviriyoruz.
Gelibolu – Çanakkale hattında balık yemek için önerebileceğim 2 yer var. İlki Gelibolu’da “İlhan Restoran” diğeri ise Çanakkale’de “Yalova Restoran”. İlhan Restoran Gelibolu iskelesinin hemen yanında deniz kenarında. Gerek Gali gerekse de Suvla şaraplarını burada bulabilirsiniz. Bizdeki restorancılık anlayışı maalesef şaraba yeteri kadar değer vermediğinden şarap seçeneği her yerde sınırlı sayıda ve çoğunlukla büyük üreticiler üzerinden yürütülüyor. Hâlbuki bölgesel olarak hizmet veren restoranların menüde aynı bölgede üretim yapan şarap üreticilerine yer vermeleri gerekli. Bu anlamda Trakya Bağ Rotası’nı organize edenlere ama bana kalırsa en başta biz tüketicilere çok büyük iş düşüyor. Restoranlara gittiğimizde talepkar olmalı ve menülerde tek bir şarap üreticisi gördüğümüzde de “sitemkar” olmalıyız… Unutulmaması gereken en önemli şey, butik şarap üreticilerimiz “satış yapıldığı sürece” varlıklarını sürdürebilirler. Son çıkan yasa ile pazarlama açısından elleri kolları tamamen bağlandığından burada iş biz tüketicilere düşüyor.
İlhan Restoran’ın mezeleri genel olarak başarılı. Ancak Çanakkale’deki Yalova Restoran kadar özellikle deniz mahsulleri çeşitliliği yok. Yine de fiyat-kalite dengesi açısından uygun bir yer diyebilirim. Her yerde olduğu gibi burada da şarap içtiğimizden bazen şarap servisi açısından sorun yaşayabiliyoruz. Burada da sipariş ettiğimiz beyaz şarabın (Suvla Chardonnay) önceden soğutulmamış olması artık birçok yerde aşina olduğumuz bir durum. Kendi kendime “en azından şarap sipariş ederek mekân çalışanlarına burada şarap da satıldığını hatırlatmış olduk” diye telkinde bulunuyorum, ne diyeyim…
Yalova Restoran ise benim sadece Çanakkale’de değil tüm Türkiye içinde en beğendiğim balık restoranlarından biri. Benim için gerçek Akdeniz usulü diyebileceğim tarzdaki menüsünde özellikle kabuklu deniz ürünlerine de yer veren, tabiri caizse Çanakkale’nin “kült” sayılan mekânı. Kilitbahir feribot iskelesinin hemen yanında boğaza nazır bir konumda konuşlanmış Yalova Restoran’ın menüsünde deniz mahsulleri ağırlıklı oldukça zengin meze çeşitlerinin yanında istiridye, kum midyesi, tarak ve böcek gibi kabuklular yer alıyor. Sipariş ettiklerimiz arasında özellikle tarak ve ahtapot tam istediğim dirilikte pişirilmiş ve kaliteli bir zeytinyağı kullanılarak servis edilmişti. Kum midyesini en sevdiğim usullerden olan şarapta pişirmişler. Tabakta kalan suyunu ekmeğe banarak yemek ayrı bir keyif. Deniz börülcesinin üzerine taze domates rendesi koymaları takdire şayan zira bu her yerde karşımıza çıkan bir uygulama değil maalesef, halbuki ne kadar basit ve lezzetli oluyor bu şekilde. Beğenmediğim tek meze sirkede bekletilmiş hamsi oldu. Bizde sirke kullanımı bazen ayarsız olabiliyor. Ben bunun yerine İspanyolların yaptığı tarzda sadece zeytinyağı ve sarımsak içinde bekletilmiş hamsiyi tercih ediyorum. Bu şekilde çok daha zarif ve şarapla uyumlu bir yemek karşınıza çıkabiliyor. Burada yemeğin yanına Suvla’dan Kınalı Yapıncak sipariş ediyoruz. Bu şarabın kendine has isli, mineralsi yapısı çok hoşuma gidiyor. Kabuklularla da uyumlu oluyor.
Çanakkale’ye geçenler için önereceğim şeylerden biri ise meşhur “peynir helvası”. Yalnız peynir helvasını yemek için bence tek bir yere bakmak gerekli, o da “Kadir Yaşar Usta”nın yeri olmalı. Kasaplar çarşısı içinde küçük bir dükkanda yıllardır hizmet veren Kadir Yaşar Usta’nın yaptığı peynir helvası, çevre köylerdeki sütlerden yapılmış peynirinin kokusu ve üzeri hafif kıtır fırınlanmış dokusuyla muazzam bir tatlı…
Murat bey selam.
Geçen hafta içinde Hakan beyleri bende ziyaret etmiştim. Düşüncelerinize katılıyorum 2011 rekolteleri 2010 ların daha bir üzerinde olacak gibi. Ben fıçıya girmemiş 2011 Evreshe’yi Gali’den daha fazla beğenmiştim.
Rose yi beğendim ama eksiklerini de Hakan beye aktardım.
En hoşuma giden kısım Hakan bey gibi dürüst bir karakterin bu işe soyunması idi. Oldukça mütevazi bir şekilde şaraplarını yapıyor. Ancak bir dolu önolog şaraplarından daha kişilikli olduğuna inanıyorum.
Restoran konusunda size katılıyorum. Sınırlı şarap menüleri artık geçmişte kalmalı ve tüketiciler seçme hakları konusunda daha yetkin olmalı.
Ben bunca yıllık şarap deneyiminden sonra Antalya’da bir ilk yapıp Şarap restoranı açtım. Şimdiki hesabıma göre 28 üreticiden 150 ye yakın şarabı bulunduracak gibiyim.
Menü ortaya çıkınca size de göndereyim. Eleştirilerinizi eklemelerinizi beklerim.
Dr.Mustafa Temimhan
Mustafa Bey merhaba,
Hakan Bey şaraplarına belli bir karakter kazandırmış ve her geçen dönemde edindiği deneyimlerle şaraplarını daha da ileriye götürecektir mutlaka. Antalya’daki restoranınızı Umut’tan duydum. Bir ara geldiğimde uğramak isterim. Menünüzde şarap çeşitliliği yaratmanız çok güzel. Fiyat politikanız nasıl olacak, bilmek isterim. selamlarımla
Fiyatlarımı herkes şarap içebilsin mantığına göre kurguladım
Firmalara söylediğim beni market fiyatınız ilgilendirmiyor verdiğiniz rakamı 2,5 ile çarpın menüye koyun diyorum
Üst düzey şaraplarda da max alış fiyatına 70-80 TL ekleniyor
Örnek Likya arykandalar, Kavaklıdere Ancyra lar 50-55 bandında açılıyor
Likya Vineyards serisi 90 TL gibi
Şu anda en pahalı şarabımız alışı nedeniyle Pendore serisi 160 TL
İyi Günler bizde evde şarap yapımına başlamak istiyoruz. Sanırım siz üretim aşamasında bulunarak bu işe başlamışsınız ama bin farklı sitelerden takip ederek öğrenmeye çalışıyoruz. Ürünleri http://www.hammaddeler.com dan temin ediyoruz Sanırım bu anlamda şarap malzemeleri bulabileceğim site bu.. )) Yapımda önerebileceğiniz püf nokta var mı? Yardımcı olabilir misiniz?
merhaba, açıkçası ben evde şarap üretim yapmadım hiç. Bahsettiğiniz siteden üretim için gerekli malzemeleri temin edebilirsiniz. Ama size tavsiyem evde şarap grubu ile mutlaka iletişim kurmanız. Aralarında oldukça keyifli şarpalar yapan ciddi ve deneyimli kişiler var. Facebook sayfaları üzerinden iletişim kurabilirsiniz diye düşünüyorum. selam ve sevgilerimle.