Bartolo Mascarello
Barolo’da Barale Fratelli’den çıkıp hemen 50 metre ötesindeki efsane üretici Bartolo Mascarello’nun kapısını çalıyoruz. Kapıyı orta yaşlarda uzun yıllar Amerika’da yaşamış bir İsviçreli açıyor ve bizi beklediğini belli ederekten hoş geldiniz diyor.
Burası sadece Barolo bölgesi ile sınırlı kalmayıp ünü dünyaya taşan bir üreticinin evi aynı zamanda. Bartolo Mascarello geçtiğimiz yıllarda vefat ettikten sonra şaraphaneyi eline alan kızı Maria Teresa sanırım en ilginç şarap üreticilerinden biri. Maalesef Maria Teresa bizim ziyarete geldiğimiz sırada özel bir işi için şaraphane dışına çıkmıştı ancak buna rağmen uzun yıllardır yanlarında çalışan İsviçreli’ye (adını unuttuğum için pişmanım ve bu yazıda bundan sonra hep İsviçreli olarak anılacak 🙂 ) geleceğimizi tembihlemişti… Şaraphaneyi ziyaret için aradığımda telefonda konuştuğum Maria Teresa ise İngilizce’yi çoğu İtalyan gibi az bilmesine rağmen Türkiye’den geleceğimizi söyleyince oldukça sevinmişti.
Güzel, şirin bir avlunun yanındaki keyifli döşenmiş ve Bartolo Mascarello’nun hatıralarıyla dolu çalışma ve tadım ofisine geçiyoruz ilk olarak. Yıllık 30bin şişe şarap üreten Bartolo Mascarello’da sadece 5 kişi çalışıyor. Toplamda 5 çeşit şarapları var. Barolo, Dolcetto, Barbera, Freisa ve Nebbiolo di Langhe. Şaraphane Maria Teresa’nın büyükbabasından kalma ve 1919’dan beri varlığını sürdürüyor. 4 ayrı yerde bağları var; Rue, Cannubi, San Loprenzo ve Toireone bağları. En eski bağlar 60 – 70 yıllık.
Maria Teresa’nın şaraplarını üretme yöntemi 1919’da büyükbabasının başladığı yöntemle aynı yani geleneksel yöntem ve daha da ilerisi el yordamıyla yapılan bir işçilik. Öyle ki halen 1960lardan kalma bir pompayla çalışıyorlarmış ve yakın zamanda yeni bir pompa daha alarak ellerindeki pompa sayısını artırmışlar. Şaraphaneye telefonun 1996’da bağlandığını söylüyor İsviçreli. Web sitesi yok, email yok… Daha da ilginci etiketleme makinasını da 2008’de almışlar. 2008’e kadar sürekli oturup 30bin şişeyi tek tek elle etiketlerdik diye anlatıyor…
Maria Teresa kendini bağın ve rekoltenin hakkını vermeye adamış birisi. Bağ ne veriyorsa onu kullanıyorlar ve tüm bağlardan aldıkları üzümleri blend yaparak şaraba dönüştürüyorlar. Diğer üreticiler gibi tek bağ konseptiyle hareket etmiyorlar. Üretimde her zaman vahşi maya ile üretim yapıyorlar. Maria Teresa fıçının şarapta hissedilmesinden nefret eden birisi. Biz şaraphaneyi ziyaret ettiğimiz sırada yeni aldıkları tonno fıçıların klasik fıçı kokularını gidermek için tuzlu su ile yıkıyorlardı ve ardından asitle de temizliyorlardı.
Bartolo Mascarello, Barolo’nun tartışmasız en popüler ve ilginç kişiliklerinden biriymiş. Aynı zamanda ressam da olan Mascarello protest görüşlerini dile getirmekten sakınmayan ve bunu sanatına ve şarabına yansıtan birisiymiş. Onun yaptığı çalışmaların arasında sanırım ki en ünlüsü “No barrique No Berlusconi” konulu resmi. Bu resim 1999 rekoltesinin etiketinde yer almış. O dönemde bu resmi yaptığı zamanda İtalya’da seçimler varmış ve bizde olduğu gibi seçimlere yakın bir dönemde seçimleri etkileyebilecek mesajlar içeren pankartlar, posterler vs asılması yasakmış. Mascarello’nun bir arkadaşı bu şarap şişesini kendi marketinde sergilemeye başlamış. Seçimlere yakın bir gün bunu gören polis ise gerek dükkan sahibi gerekse de Bartolo Mascarello hakkında soruşturma açmış. Hemen arkasından Mascarello gazetecilere haber vermiş ve siyasi malzeme olmayan bir şey için Berlusconi’nin polislerinin buna bile tahammül edemediğini görmelerini istemiş. Olay tabi medyada patlayınca soruşturmadan vazgeçilmiş ve bu resim beklenmedik şekilde üne kavuşmuş.
Tadımda Bartolo Mascarello’nun tüm şaraplarını tatma fırsatı buluyoruz. İlk olarak tattığımız 2010 rekoltesi Dolcetto d’Alba, Rue’deki bağlardan geliyor. %13 alkollü. Dolcetto’dan beklenecek şekilde meyvemsi karakteri baskın ve oldukça rahat içimli bir şarap. Orta seviyede bir asiditeye ve hafif bir gövdeye sahip. Tanen yapısı oldukça yumuşak ve damakta ağırlıklı olarak kırmızı erik, frambuaz, geriden dağ çileği gibi kırmızı meyveler algılanıyor.
2009 Barbera d’Alba 2 yıl tonnolarda beklemiş, San Lorenzo’daki bağlardan. Barbera’dan beklenildiği gibi üst seviye bir asidite ancak Barale Fratelli’ye göre asidite açısından daha dengeli bir yapısı var. Burunda ve damakta kırmızı meyve aromaları yoğun olarak hissediliyor. Orta gövdeli şarabın yine orta uzunlukta bir bitimi var.
Tattığımız en ilginç şaraplardan biri olan Freisa ise şaraphanenin göz bebeği. Freisa’nın şişede tekrar fermantasyona girebilme durumundan bahsediyor İsviçreli bizlere. Bu her ne kadar her zaman olmasa da Maria Teresa bunun olmasını çok istiyormuş ve şarabın yaşadığını ve canlandığını görmek hoşuna gidiyormuş. Tattığımız 2009 rekoltesinin üst seviye asiditesi ve meyvemsiliğin yanında floral aromaların da hissedildiği aromatik bir yapısı var. 1 yıl tonnolarda dinlendirilmiş şarabın yuvarlak tanenlerinin damaktaki dolgun yapısı keyif verici. Oldukça meyvemsi bir yapıda ortanın üstü bir bitimi var.
Henüz 2 hafta önce şişelenen 2010 rekoltesi Nebbiolo di Langhe ise yılda 1000 – 1500 şişe kapasitesine sahip. Burunda tipik Nebbiolo aromaları olan kuru gül, meyankökü, orman meyveleri birbiri ardına sıralanıyor. Tanik yapısı güçlü, yüksek asiditeli ve damakta orta üst gövdeli ve dolgun bir şarap.
2010 yılının ilginç geçtiği bilgisini veriyor İsviçreli bize. Barolo için maserasyon 56 gün sürmüş ve artık bu sürenin sonunda soğuklar da başladığında resmen donduk diyor. Nebbiolo di Langhe’de ise maserasyon 20 gün sürmüş. Fermantasyonu uzun ve yavaş yaparak dengeyi sağlamayı amaçladıklarını öğreniyoruz. Yine de Maria Teresa’nın her şekilde en büyük korkusu alkol seviyesinin yükselmesi ve bunun şaraplara etki etmesi.
Gelgelelim 2008 Barolo ise daha genç olmasına rağmen enfes bir yapıda. Meyankökü, gül kurusu, orman meyvelerini topraksı ve mantarsı aromalar takip ediyor. Damakta özellikle ataktan sonra canlı bir karakter var. Zarif bir tanen yapısı ve üst seviyede gövdesi ile uzun bir bitimi olan gerçek bir Barolo örneği bu…
Langhe bölgesindeki üreticilere yaptığımız ziyarette en çok hoşuma giden şeylerden birisi de üreticilerin bizlere harika restoranları ve beğendikleri diğer üreticileri de önermeleri oldu. Bartolo Mascarello’dan ayrılmadan önce müthiş bir misafirperverlik örneği ile bize koca bir Langhe haritası üzerinde gidebileceğimiz diğer üreticiler ve restoranlar hakkında önerilerde bulunmaları ise harikaydı. Bu arada bizim için sürpriz olan hususlardan biri bundan bir süre önce yazdığım Langhe DOC filminin DVDsini şaraphanede keşfederek satın almamız oldu.
Harika sohbetler ve enfes şaraplar eşliğinde geçen yaklaşık 2 saatlik sürenin ardından efsane üretici Bartolo Mascarello’dan ayrılarak yönümüzü bölgenin bir diğer önemli üreticisi GD Vajra’ya çeviriyoruz…
GD Vajra
GD Vajra 1972’de kurulmuş ve yıllık 300bin şişe üretim kapasite olan bir üretici. Toplam 60 hektar bağa sahip. Bu bağlardan Moscato’yu Asti’den getirtirken kalanların tümü Barolo civarında yer alıyor. Nebbiolo ve Pinot Noir’den non vintage köpüklü roze de yapıyorlar. Pinot Noir daha çok kuzeye bakan yamaçlarda 500 metre yükseklikte yer alıyor. Şaraphaneye girişte Guiseppe Vajra bizleri karşılıyor ve şaraphaneyi gezmeye başlıyoruz.
Vajra’da gezdiğimiz ilk iki üreticiye göre daha farklı çeşitte teknikler kullanılıyor. Öncelikle fıçı kullanımında gelenekselliğin yanında klasik Fransız meşe fıçıları da kullanıyorlar. Bu arada Vajra’yı gezdiğimiz sırada Moscato hasadı devam etmekteydi ve üzümler bir bir şaraphaneye gelip salkım ayırma makinelerinden geçiyordu.
Langhe’deki üreticilerin en sevdiğim yanlarından biri ellerinde ne varsa tattırmaları oldu. Özellikle bu açıdan Barolo’daki GD Vajra da ellerindeki ürün çeşitliliğini bize iyi bir şekilde yansıttılar tadım boyunca. Vajra’da önden 2010 Dolcetto d’Alba ardından 1950lerden kalma tek bağ şarabı Barbera d’Asti (2008) tattıktan sonra Albe bağlarından gelen Nebbiolo’dan üretilen 2006 Barolo ile Serralunga d’Alba’dan gelen yine 2006 rekoltesi Barolo’ları tadıyoruz. 2006 Albe Barolo daha meyvemsi ve feminen bir yapıda iken 2006 Serralunga d’Alba ise daha mineralsi ve topraksı notlara sahip.
Vajra’nın meşhur bir de Riesling üretimi var. 1970lerde ellerindeki kumlu ve çakıllı arazilerin kuzeye bakan yamaçlarına Riesling dikmeye karar vermişler. Ne yazık ki ellerinde sınırlı sayıda Riesling kaldığı için bu şarabı tadıma koymamışlardı ve bu yüzden Vajra’nın Riesling’ini tadamadık.
Vajra’da tattığımız esaslı şarap ise 2009 Freisa – Kyé oldu. Şaraphanenin hemen yanındaki Freisa bağlarından gelen bu şarap çilek, kırmızı erik, frambuaz gibi kırmızı meyve aromalarının yoğun olarak hissedildiği, geriden floral notların keyifle alındığı bir şarap. Damakta orta seviyede asidite, orta üst bir tanen yapısıyla bütünleşmiş. Bitime doğru hafif mineralsi bir yapı da ortaya çıkarken meyvemsi yapı orta üst bitim süresince kendini hissettiriyor. Paslanmaz çelik tanklarda fermante edilen şarap 18 ay orta boy meşe fıçılarda olgunlaştırılmış. Şarabın %14,5 alkolü olmasına rağmen müthiş bir dengesi var ve gerek canlılığı gerekse de üzümün konsantre yapısı şarabı yutana kadar damakta kendini hissettiriyor.
Son olarak %5,5 alkollü hafif ama keyifli bir köpüklü Moscato d’Asti tadıyoruz. Şarapta 150 gr/l şeker seviyesi var ve kabarcıklar hafif seviyede görünüyor. Narenciye ve floral notların hissedildiği şarap günün son tadımında bizlere ayrı bir keyif veriyor.
Vajra’dan ayrılırken bize bir jest yapıp tadımda tatmadığımız şaraplardan biri olan bir şişe Nebbiolo Langhe’yi tadımın anısına hediye ediyorlar. Ne kadar güzel ve nazik bir düşünce!
Vajra’dan sonra La Morra kasabasına dönüp kasabanın bağlarla çevrili güzel manzaralarının tadını çıkarıyoruz. Hayat bu bölgede gerçekten bir başka güzel…