Kaldığımız yerden devam edelim…

Barolo’da ilk durağımız “Barale Fratelli”. Burası 1870’den beri varlığını sürdüren bir aile işletmesi. Bizi karşılayan Eleonora ise ailenin beşinci kuşağını temsil ediyor. Kendisi satış-pazarlamaya bakarken babası şarap üretiminden sorumlu.

Barale Fratelli’nin toplam 20 hektarlık bağlarında  Nebbiolo, Barbera, Dolcetto ve Arneis yanında Chardonnay ve Pinot Noir da bulunuyor. Pinot’yu spumantede kullanıyorlar, Chardonnay’i ise 30 yıl önce diktiklerini söylüyor Eleonora ve Langhe’de son yıllarda yaygın olarak bulunduğunu ekliyor. Bağların teruarı marne-kalker, arada taşlı ve fosilli bir yapıya sahip.

Barolo çevresinde yıllar önce bu kadar bağ olmadığını anlatıyor bize Eleonora. Yıllar önce fındık ve meyve ağaçlarıyla dolu bir bölge iken sonrasında şarapçılığın gelişmesi ve ticari olarak daha da değerlenmesiyle herkes arazisindeki ağaçları söküp yerine bağ dikmiş.

2011 rekoltesi Chardonnay ile başlıyoruz tadıma… Burunda tipik şeftali ve arkadan gelen turunçgil ve armut aromaları belirgin. Geriden çiçeksi notlar da çalkaladıktan sonra geliyor. Damakta orta üst asidite iyi bir mineral yapı ile bütünleşmiş. Tazeliği yerinde ve bitimde sürekliliği olan bir chardonnay. Bu şarapta meşe yok, sadece çelik tank var. Beklediğimin üzerinde bir performans olduğunu söylemeliyim. Akşam bu şarabı kaldığımız çiftlikte Andrea ile beraber de tattık. Kendisi önolog olarak beğendiğini söyledi ve son yıllarda Chardonnay üretiminde bu bölgede bir artış olduğunu yineledi. Bu arada şarabı karşılıklı tüketirken yanında enfes bir peynir getirdi (koyun sütünden). “Bu ne peyniri?” diye sordum, “bunun adı yok çevrede bir çobandan alıyorum direk kendisi evinde yapıyor” diye cevap verdi, benim peyniri piyasada bulma hayallerim suya düştü elbet…

Fratelli Barale’nin üretiminde Spumante yani köpüklü şarap da var. Tadımda sunulan 2008 Sergio Barale Sullelanghe Spumante’den 600 şişe üretilmiş. Castellero in Barolo’daki Pinot Noir ve Chardonnay bağlardan gelen üzümlerden yapılmış. Şarabın kabarcıkları kalıcı yapıda değil. Otolitik aromalar turunçgil aromalarıyla bütünleşip orta seviye bir yapıda buluşuyor. Çok ilginç bulduğumu söyleyemem ama diğer rekoltelerini de takip etmek gerek.

2010 La Preda Superiore, Castellero’daki bağlarda ulunan Barbera üzümlerinden yapılmış bir Barbera d’Alba. Barbera daha kuru ve rüzgarlı havayı seviyor diyor Eleanora, Nebbiolo’nun tersine. Burası için genelde 15 Ekim’den sonra bağbozumu yapıyorlarmış. Asiditesi çok yüksek olduğundan bunu kontrol altına almak lazım diyor. Buna bağlı olarak istenen dengeyi korumak da gerekli diye ekliyor. 2010 La Preda 10 günlük maserasyon sürecinin ardından 12 ay boyunca 600 litrelik tonno denen büyük geniş fıçılarda olgunlaştırılmış. %14 alkol burunda kendini hissettiren bir yapıda. Yoğun kırmızı meyve aromalarını karanfil ve hafif füme tonlar takip ediyor. Damakta çok canlı ve kendinden beklenilen yüksek bir asiditeye sahip. Bitime kadar asiditenin egemenliği sürüyor diyebilirim. Orta gövdeli şarabın yine ort yapıda hafif mineralite içeren bir bitimi var.

2010 Nebbiolo Langhe DOC, 1975 yılında dikilen Bussia’daki Nebbiolo bağlarından geliyor. %14 alkollü şarap 10-12 günlük maserasyon sürecinin ardından 600 litrelik tonnolarda 12 ay olgunlaştırılmış. Burunda topraksı, çiğ et, hafif floral notları geriden meyankökü ve kırmızı meyve aromaları takip ediyor. Damakta fresh ve akıcı. Meyvemsi ve topraksı notların yanı sıra keyifli bir mineraliteye de sahip. Güçlü asiditesinin yanında yuvarlak tanen yapısına sahip. Orta üst gövdeli ve yine  orta üst uzunlukta bir bitimi var.

Barale Fratelli’nin ayrıca Barbaresco da üretim yetkisi var zira çok eski bir üretici olduklarından o bölgede de bağları olan bir üretici bu. Tadımda sunulan 2008 Barbaresco Serraboella 1969’da Neive bölgesinde dikilen bağlardan geliyor. Oldukça yoğun burunda kırmızı orman meyvelerini, meyankökü, kuru baharatlar, topraksı ve mantar notlar takip ediyor. Damakta ise meyvemsiliği korunan bir yapı, canlı orta üst asidite ile birleşiyor. Şişe 3 gün önce açılmasına rağmen halen tanenler kendini hissettiren bir seviyede. İlginç bir Barbaresco örneği.

Tadımın son konukları “Barolo”lar oluyor elbette… Barale Fratelli’de 2 ayrı Barolo var. Bunlardan ilki Castellero bölgesindeki 50 yıllık Nebbiolo bağlarından gelen üzümlerden yapılıyor. Eleanora bu bağlarda eski tip Nebbiolo klonlarının bulunduğunu söylüyor bize. Gerek burun gerek damak oldukça meyvemsi yapıda. Kuru gül, meyankökü ve topraksı notlar da kendini hissettiriyor. Beklediğimden de çok  feminen bir yapıya sahip diyebilirim. %15 alkol hemen hemen hiç hissettirmiyor ve diri asidite ile iyi dengelenmiş durumda. 30 günlük maserasyon sürecinin ardından 3 yıl boyunca 50 hl’lik büyük fıçılarda olgunlaştırılmış. Toplam 20 bin şişe üretilmiş.

Yine 2008 rekoltesi Bussia’daki 30 yıllık nebbiolo bağlarından gelen Barolo ise burunda topraksı notların daha ön planda olduğu bir yapıya sahip. Bir önceki Barolo’ya göre daha maskulen bir yapıda diyebilirim. Yalnız damakta diğerine göre daha kompleks bir yapıda. Govde ve yapı olarak bana daha üst seviyede geldi. Orta üst gövde canlı bir asidite ile bütünleşmiş. Bitimi kesinlikle bir öncekine göre daha uzun ve bitimin sonuna kadar meyvemsi, topraksı ve menekşe bazlı hafif floral aromalar zengin bir yapıda kendini hissettiriyor.

Her iki Barolo da oldukça keyifli ve iyi örnekler. Şarapların 2-3 gün önceden açıldığını söylüyor Eleonora ve buna rağmen şaraplar tüm karakterlerini korumuş ve belli ki daha da kompleks bir yapı kazanmış diyebilirim.

Eleonora’ya teşekkürlerimizi ve şükranlarımızı sunup mekandan hızlı bir şekilde ayrılıyoruz zira sırada efsane üretici Bartolo Mascarello var…