Kıbrıs adasının kılıca benzeyen burnu Karpaz, eşekleri ve muhteşem kumsallarıyla ünlü bir bölge. Geçen seneye kadar elektriğin dahi olmadığı bu bölgede Rum kahvesiyle ünlü Dipkarpaz kasabasını geride bırakarak sırasıyla Altın Kumsal ve Beyaz Kum plajlarında denize girip, Karpaz ve tüm Kıbrıs adasının en kuzey doğu ucu olan Zafer burnunda balık avlayıp, dalarak keyifli birkaç gün geçirdik.
Karpaz yollarında dolanırken yolun sağında solunda ve hatta bazen ortasında bölgenin meşhur eşeklerine rastlayıp, arabanın camını açarak eşeklerle iki çift laf etmek mümkün… Açıkçası eşekler beklediğimden çok daha evcil çıktı, insanların yanına yaklaşıp kendilerini sevdirmeyi pek seviyorlar… Bu bölgeyi Hristiyanlar açısından kutsal kılan husus ise Apostolos Andreas Manastırının bulunması. Bu bakımdan Rum kesiminden gelen Rumlar hem bölgede kalıyor hem de bu manastırı ziyaret ediyorlar.
Kıbrıs’ın bu bölgesinde turizm henüz gelişmemiş ve daha çok bungalov tarzı konaklama yerleri var ve bana göre bu hali doğal ortamın korunması açısından çok daha iyi. Umarım ileride içerik olarak birbirinin kopyası büyük otellere rastlamayız ve bölge tüm doğallığıyla gelecek nesillerde de var olur.
Bölgede yemek olanağı da kumsallara yakın birkaç restorandan ibaret. Çeşitli balık ve et yemeklerinin bulunabileceği bu restoranlarda şarap adına Kavaklıdere’nin ve Melen’in birkaç çeşit şarabından öte başka bir şey yok. Olanların da çoğu en az 3-4 yıllık rekolteler ve tahmin edilebileceği gibi oksidasyona maruz kalmış şaraplar. Bu anlamda işi garantiye alıp bira içmek en iyisi…
Balık olarak sardalya’ya benzeyen ancak daha etli ve yağlı bir yapısı olan “voppa” ile “orfoz” ve “sorgoz” bu bölgedeki restoranlarda bolca bulunan balıklardan.
Kıbrıs’taki restoranlarda ilginç bulduğum hususlardan biri şarap fiyatlarının Türkiye’ye nazaran oldukça uygun olması oldu. Kimi yerlerde şişesi 20 – 25 TL’ye bir şişe şarap açtırırken, Sarafin, Prestige gibi şaraplar da 70 – 75 TL’ye menülerde yer alıyor. Menülerde fazla şarap çeşidi yok ancak yine de şarabın fiyat açısından makul mantıklı düzeylerde yer alıyor olması olumlu bir durum. Beklenebileceği üzere genelde Kavaklıdere ve Doluca’nın hakim olduğu piyasada ilginç olarak Melen’in de bol miktarda ve değişik yerlerdeki restoranlarda karşıma çıkması beni hem şaşırttı hem de memnun etti.
Ancak yine de birçok restoranda şaraptan ziyade rakı ve bira tercih edilmekte. Bunun yanında yukarıda da yazdığım gibi şarapların çoğunlukla geçmiş yıllara ait (2007- 2008 ağırlıklı olmak üzere) rekoltelere sahip olması beraberinde sorunları da getirmiş. Karpaz’ın en ucunda yer alan “Sea Bird” restoranda açtırdığımız bir Melen 2008 Semillon, oksidasyona uğramıştı, yine başka Bellapais’teki Bellapais Gardens restoranda açtırdığımız 2008 Kav Narince ise meyvemsiliğinin bir kısmını yitirmiş, geride çoğunlukla şarabın belli seviyedeki tazeleyici yapısı kalmıştı.
Girne’ye yakın gidilebilecek en güzel yerlerden biri olan “Bellapais” köyünde yer alan “Bellapais Gardens” aslında bir butik otel. Geçtiğimiz dönemlerde tripadvisor tarafından da “recommended” oteller listesine alınan bu otel, Rum Kesimi’nin saçma sapan şikayetleri(?) sonucunda listeden çıkartılmış sonra tekrar listeye geri girmiş; ancak buna rağmen otel özellikle yabancı turistler tarafından çok iyi biliniyor ve tüm yıl boyunca otelde yer bulmak oldukça zor.
Otelin içindeki restoran ise ağırlıklı olarak uluslararası mutfağı ile ön plana çıkmış durumda. Başlangıç olarak denediğimiz incir soslu kaz ciğeri, midye tabağı ve ahtapot carpaccio başarılı. Aralarında bir sıralama yaparsak ahtapotu başa midyeyi sona koyarım. Mekanın sahibi Erkan Bey’e kaz ciğerini nereden aldıklarını soruyorum, Fransa’dan dondurulmuş olarak getirttiklerini söylüyor. Dondurulmuş da olsa bence klasik tarzda pişirilmiş ve yanına kondurulmuş olan tatlı incir sosu ile başarılı bir tabak olmuş.
Ana yemek olarak Kıbrıs’a özgü tatlı şarap Comandaria’da pişirilmiş “Stefado”yu tavsiye ederim. Bir çeşit dana yahnisi olan yemekte tarçın, anason, yenibahar, defne yaprağı ve tane karabiber gibi baharatlar kullanılmış ve yemek yapı ve gövde olarak üst düzeye oturmuş. Bunun dışında denediğim yemekler (terbiyeli Kılıç Balığı ve hellimli rokfor soslu Ravioli) Stefado kadar olmasa da ortalamanın üzerinde olmuş diyebilirim.
Bellapais Gardens hem oteli hem de restoranı ile hem de Bellapais köyüne özgü şirin ve sevimli ortamıyla müthiş keyifli bir yer. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki Kıbrıs’ta restoranlarda servis ve yemek kalitesi ileriye doğru giderken fiyatlar da aynı oranda yukarı doğru çıkıyor…
Bizim enişteye “buralarda salaş ve kaliteli bir mezeci var mı” diye sorduğumda yanıt olarak “Oktay Çavuş var oraya gidelim” dedi. Oktay Çavuş Ercan Havaalanı – İskele anayolu üzerinde Cihangir civarında yer alıyor. Mekan tam bir “yol üstü lezzet durağı” formatında. Ortadoğu mutfağının temelini oluşturan “kebap” kültürünün vazgeçilmez yan unsuru olan “meze”ler doğal olarak aynı coğrafyada bulunan Kıbrıs mutfağının da vazgeçilmezi. Klasik kebapçılarda olduğu gibi çoğunlukla önden soğuk mezelerle başlayan servis ara sıcaklar ve ardından kebaplarla devam ediyor. Oktay Çavuş’un yerinde de aynı format fiyat-kalite dengesi açısından üst seviyede sunuluyor. Hanımla beraber uzun zamandır yapmadığımız bir şeyi yaparak rakı içmeye karar veriyoruz. Rakı olarak da tüm masa “Ala”ya karar kılıyoruz. Temiz alkolü ve bastırmayan anason yapısı ile hakkını teslim etmek gerek “Ala”nın.
Mezelerden Kıbrıs’la bütünleşmiş “Gabbar”(kapari yaprakları), Samarella (kurutulmuş ve bol tuzlu et ve Kıbrıslıların “Çakistes” dediği kırık yeşil zeytin tam formunda. Humus sadece Kıbrıs’ın değil tüm Ortadoğu mutfağının vazgeçilmezi ve burada taze nohuttan yapılmış belli ki. Oktay Çavuş’un kendi organik bahçesinde yetiştirdiği enginar salatası ile yoğurtlu patlıcan salatası iyi. İç baklaya masadaki limondan biraz gezdiriyorum tam kıvamına geliyor. Nefis bir keçi sütünden yapılmış Hellim getiriyor Oktay Çavuş bize. Kıbrıs’ta Hellim Peyniri birçok yerde artık fabrikasyona bağlamışken bu Hellim iyi geliyor doğrusu.
Arkadan gelen ara sıcaklardan “Bumbar” Kıbrıs usulü fırında yapılmış. Bana göre baharatı eksik ancak dokusu yerinde. Hellim peyniri ızgarası her zaman olduğu gibi yassı Kıbrıs pidesi arasında geliyor, bu kez araya sucuk da yerleştirmişler. Kıbrıs’a özgü kuru köfte ızgara, dışı kıtır içi sulu. Soğanlı ciğer tava ve mantar ızgaraya da bir iki göz kırpıp Kıbrıs’a özgü tavuk suyunda haşlanmış makarna geliyor önümüze. Makarnalar aslında fırın makarnada kullandığımız “kalın spaghetti” cinsinden. Makarnayı güzel yapan ise tavuk suyunda haşlanmasının yanında üzerine nane ve kekikle karıştırılmış rendelenmiş peynir konması. Üzerine de baharatı bol bir tavuk ızgara geliyor ancak bu kez tavuğun tuzu fazla kaçmış ve bu yüzden keyif veremiyor. Gelgelelim gecenin assolisti kuzu koldan yapılan “kuyu kebabı”. Rakıyı bir kenara bırakıp bu müthiş lezzetin keyfini çıkarmaya çalışıyorum. “Lokum gibi et” deyimini fazlasıyla hakeden bir yemek bu.
Oktay Çavuş’a bundan sonraki Kıbrıs ziyaretlerimde de uğramaya çalışıp yeni lezzetlerini ve mezelerini keşfetmeye çalışacağım.
Adres: Ercan – İskele Anayolu, Karavezirler Benzin İstasyonu Karşısı – Cihangir
Tel: 0533 869 35 08 / 0542 869 35 08