Urla..

Urla ve çevresindeki şarap kültürünü ve gastronomik altyapıyı keşfetmek üzere geçenlerde bölgeye bir ziyarette bulunduk.

Son dönemde gerek yatırımıyla gerekse de şaraplarıyla adını duyuran bir üreticimiz olan Urla Şarapçılığı, bana Avrupa’daki küçük, şirin ve keyifli butik üreticileri hatırlatan şaraphanesi ve bağlarıyla Urlice’yi ve gördüğüm en ilginç üreticilerden olan Alaçatı’daki Gemici’yi ziyaret etme fırsatı buldum. Lezzet keşfi olarak önce İzmir havaalanına çok yakın olan Sevilen İsabey bağ evini ziyaret ettik, ardından da İzmirli Şarap Tutkunları grubundan sevgili Ayhan Güleyen Bey’in önerisiyle Urla İskele’deki “Yengeç Restoran”ı keşfettik… Gemici şaraplarını da ziyaret ettiğim Alaçatı’da ise “Barbun”da bir keşfe çıktık. Üreticilerden Urlice ve Gemici ile restoranlarla ilgili yorumlarımı ayrı yazılarda ele alacağım, bu yazıda Urla Şarapçılığa yaptığımız geziyi ele alacağım…

İzmir – Urla otobanında giderken aklıma Rhone nehri boyunca Provence’dan Lyon’a çıkan A7 otobanı geliyor. Yol boyunca uzanan tepelerde ve arazilerde Rhone vadisinin meşhur bağları, hatta en meşhurlarından “Cote-Rotie”, otobana bakan dik bir yamacın üzerinde bir tepede konuşlanıyor. Öyle ki kocaman harflerle “Cote-Rotie” yazılmış, hem bölgenin hem de bağların reklamını yapıyorlar… İşte İzmir – Urla otobanında giderken de böyle bir hayale kapıldım. İleride bağlar çoğalır da sağlı sollu yol boyunca üreticiler artar mı acaba diye hayal ediyorum…

Hayallerini gerçek kılanlardan biri de Can Ortabaş’ın başını çektiği Bülent Akgerman, Deniz Barçın ve Yavuz Karacasulu, yani Urla Şarapçılığın yatırımcıları. Urla daha çok Napa Vadisi’ni andıran mimari stile sahip şaraphanesiyle daha da ilgi çekici hale gelmiş. Şüphesiz bugün Türkiye’nin en pahalı şarap yatırımlarından biri Urla, kaldı ki yapılan yatırımın geri dönmesi muhtemelen uzun zaman alacak. Ancak Urla’nın şarap camiamıza ciddi bir hareketlilik ve canlılık getirdiği gerçek.

Geçtiğimiz aylarda Barbare’nin eski şarap yapımcısı sevgili Akın Gürbüz de Urla’ya geçmiş ve çalışmaya başlamıştı. Bu haliyle Urla’ya yaptığımız ziyaret bizim için çok daha güzel ve keyifli hale gelmiş oldu.

Şaraphanede Akın Bey’i beklerken çevreye şöyle bir göz atıyorum. Park alanından şaraphaneye doğru uzanan havuz (altında mahzen olduğunu sonradan öğreneceğiz), geniş bir avlu, ince düşünülmüş ve zevkle döşenmiş bir bekleme odası, geniş ve ferah bir tadım salonu…

Urla’nın toplam 300 dönümü bulan bağlarında Cabernet Sauvignon, Syrah, Nero d’Avola, Cabernet Franc, Merlot, Sangiovese, Petit Verdot, Boğazkere, Bornova Misketi’nin yanı sıra yerel üzümler Urla Karası ve Gaydura ekili. Akın Bey’in bağlarla ilgili olarak hedefleri arasında Barbare’de olduğu gibi bağlara biyodinamik bir yapı kazandırmak var. Bağların bulunduğu ortam bunun için yeteri kadar uygun, umarım bu dileğini en kısa zamanda gerçekleştirir…

Bağların bir bölümü şaraphanenin de bulunduğu arazide iken diğer bölümü şaraphaneye 1 km kadar uzaklıkta bulunan Uzbaş Çiftliği arazisinde yer alıyor. Çiftlik aynı zamanda çok büyük bir botanik park durumunda. Burada üretilen enfes zeytinyağını şaraphanede satın alabiliyorsunuz.

Şaraphanede tattığım şaraplar arasında Sauvignon Blanc 2011, Chardonnay 2010 beyazlarda diri asiditeleri ve aromatik yapılarıyla hoşuma giderken, Vourla 2009’da ciddi bir ilerleme olduğunu söylemem gerekiyor. Vourla’yı ilk çıktığında Galata’da Sensus’ta tatmış, oldukça kaba ve damakta kuruluk yaratan bir yapıya sahip diye not almıştım, ancak şu anda şarap daha oturmuş, yuvarlak ve entegre bir yapıya kavuşmuş durumda. Velhasıl aynı şeyi 2008 Cabernet Sauvignon için söyleyemeyeceğim zira bu şarapta kuruluk devam ediyor.  İleriye yönelik nasıl bir gelişme olur onu takip etmek gerek.

Symposium 2011 – yarı tatlı Bornova Misketi ise Türk şarapseverlerin bu yaz favorilerinden olacak nitelikte. Urla’nın bu şarapta belli bir istikrarı yakalaması güzel.

Urla şarapçılık Robert Parker’ın Tempus 2010’a 90+ puan vermesinden sonra adını daha da duyurmakla beraber, gerçekleştirmiş olduğu bu yatırımla ileride çok daha iyi yerlere gelebileceğinin sinyalini şimdiden veriyor. Şarap turizmine verdikleri önem yatırımın kendisine bakınca daha da iyi anlaşılıyor ki bu benim için çok önemli ve güzel bir gelişme.

Ziyareti gerçekleştirdiğimiz saatlerde İzmir bölgesinden gelen ziyaretçilerin çokluğu beni çok memnun etti. Bölge sahip olduğu hinterlandı ile Türkiye’nin en önemli şarap ve gastronomi merkezi olmaya aday aslında. Tüm şarap üreticilerinin ileriye yönelik ciddi atılımlar yapmalarını ve bunu daha kurumsal bazda ve bölgesel organizasyonlarla geliştirmelerini umuyorum.

About Murat Mumcuoglu

Organizing wine tastings, food & wine events and winery tours ... Holder of WSET Level 3 certificate...
Bu yazı Bornova Misketi, Boğazkere, Cabernet Sauvignon, Gaydura, Merlot, Nero d'Avola, Petit Verdot, San Giovese, sauvignon blanc, Shiraz/Syrah, Urla, Urla Karası, şarap gezileri, şarap turizmi, İzmir içinde yayınlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

1 Response to Urla..

  1. Cok guzel bir geziye benziyor. Boyle sarap turizmine yatirim yapilmasi guzel birsey. Urlice yazinizi sabirsizlikla bekliyorum.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s