Üzerinize afiyet Fas dönüşü farenjit ve soğuk algınlığıyla mücadele edince Kapadokya, Kayseri ve Kalecik bölgelerine yapmayı düşündüğüm bağ turlarımı iptal etmek zorunda kaldım. Bunun yerine doktorun verdiği antibiyotiklere esir düşüp 4 gün evden çıkmadan kendimi şaraba yeniden hazırlamaya koyuldum.
Velhasıl bir süre sonra gördüm ki benim gerçek antibiyotiğim şarabın kendisiymiş… Bu yüzden Gülor’dan randevuyu kaptığım gibi hanıma söyledim “toparlan bağlara gidiyoruz”…
Bağbozumu tüm üreticiler için şüphesiz yılın en önemli dönemi. O yıl üretecekleri şarabın oluşumu bu dönemde toplanan üzümlere ve akıtılan şıralara bağlı olduğu için tüm üreticiler haklı olarak konsantrasyonlarını tamamen üzümlere ve şaraba veriyorlar. Bu bakımdan gerek Gülor’a gerekse de sonraki günlerde Tekirdağ Şarköy – Hoşköy arasında gezdiğimiz diğer üreticilere kapılarını bizlere açtıkları için minnettarım…
Gülor’un bağları ve şarap üretim tesisi Şarköy – Mürefte yolu üzerinde bulunuyor. Bağların temeli 1993 yılına uzanıyor ve Fransız uzman Nicolas Vivas’ın danışmanlığında Cabernet Sauvignon, Merlot, Sauvignon Blanc gibi Fransız üzümleri ile Sangiovese ve Montepulciano gibi İtalyan üzümleri ekiliyor. 2003’te ise Syrah ve 2004’te de Petit Verdot ve Malbec üzümleri ekilen bağlardan artık kendini hissettiren şaraplar çıkmaya başlamış.
Hızlı Tüketim Sektörünün duayenlerinden Adnan Erem Bey’in Gülor’un başına getirilmesiyle son dönemlerde birtakım yenilikler de yaşanmaya başlamış. Örneğin şarap serilerinde Cot serisine yeni eklenen blendler, Gülor’un klasik G serisinden sonra yerli ve yabancı üzüm kupajlarının oluşturduğu Silver serisi ve Şayeste’deki imaj değişikliği bunlardan başlıcaları.
Marmara Denizi’ne bakan nefis manzarasıyla Gülor’da bizi Adnan Erem Bey’İn yanı sıra Şeyma Hanım ve Burcu Hanım karşılıyorlar. Burcu Hanım Gülor’un üretimden sorumlu önologu. Sohbete başlarken bize Sangiovese’den yapılmış bir 2010 rekoltesi roze getiriyor. Soluk pembe renge bürünmüş roze Sangiovese’nin asiditesini ve canlılığını damakta yansıtan keyifli bir şarap.
Ardından yeni segment Silver serisinin tadımına geçiyoruz. Bu seriden önce “2010 Öküzgözü – Malbec” kupajını tadıyoruz. %65 Öküzgözü, %35 Malbec içeren şarap mor röfleler içeren koyu yakut renkte. Burunda önde çok hoş ahududu ve böğürtlen ağırlıklı meyvemsi tonlara menekşe bazlı çiçeksi aromalar ile geriden baharatsı notlar da eşlik ediyor. Damakta canlı ve meyvemsi nitelikleri oldukça belirgin bir şarap. Yumuşak tanen yapısı, ortaya yakın gövdesi ve orta asiditesi ile rahat içimli. Ortaya yakın uzunluktaki bitiminde özellikle böğürtlen ağırlıklı meyvemsi aromalar kendini hissettiriyor. Tamamen paslanmaz çelik tanklarda fermante edilmiş şarap bence hiç fıçı görmeyerek çok daha canlı ve meyvemsi bir bütünlüğe kavuşmuş. Bu haliyle üzümlerin karakteristik özellikleri daha iyi yansıtılmış.
Gülor Silver serisinin bir başka şarabı olan “2010 Öküzgözü -Cabernet Sauvignon”’da yine aynı kupaj oranları (%65 – %35) kullanılmış. Burun ve damakta tıpkı bir önceki “Öküzgözü-Malbec” kupajı gibi orman meyveleri ağırlıklı meyvemsi nitelikleri baskın bir yapıda ve yine bu şarapta da fıçı kullanılmamış. Orta gövdeli şarabın Cabernet Sauvignon’dan gelen hissedilir derecedeki yuvarlak tanen yapısı içimi daha rahat bir şarap kılıyor. Orta uzunluktaki bitimde baharatsı ve meyvemsi aromaların bütünleştiği keyifli bir şarap.
Gülor’un artık klasikleşmiş “G serisi” kırmızı şaraplarından “2009 Cabernet Sauvingon – Petit Verdot” burunda önden meşeden gelen aromaların başlangıçta hissedildiği ve hemen gerisinden baskın mürdüm, kara orman meyveleri gibi meyvemsi notların canlı bir şekilde ortaya çıktığı bir şarap. Meşe aromaları bir süre sonra geri planda kalarak yerini meyvemsi notlara bırakıyor.
12 ay ayrı ayrı meşe fıçılarda dinlendirildikten sonra blend yapılarak 1 ay kupaj halinde meşede bekletilen “2009 Cabernet Sauvingon – Petit Verdot” damakta oldukça yumuşak ve rahat bir içime sahip bir şarap. Orta seviyedeki asiditesi belirgin ancak baskın olmayan bir tanen dokusu ile bütünleşmiş. Uzun sayılabilecek meyvemsi nitelikleri ön planda olan bir bitişi var.
Son tattığımız yine Gülor G serisinden “2005 Cabernet Sauvignon – Merlot” kupajı kiremit tonlar içeren koyu yakut kırmızısı renge sahip. Üzümler blend edilmeden önce 14 ay ayrı olarak meşe fıçılarda dinlendirilmiş. Burundaki yoğun yapı meşenin ve meyvemsi karakterlerin bir dengesini oluşturuyor. Üst seviyede orman meyveleri, mürdüm, meyan kökü, karabiber tonlarıyla geriden meşeden gelen tonlar ve hafif vanilya bütünleşiyor.
Damakta müthiş kadifemsi bir dokuya sahip. Güçlü ve canlı meyve aromaları iyice yumuşamış olan tanen yapısı ve ortaya yakın asidite ile bütünleşiyor. Keyifli, aromatik, uzun bir bitime sahip iyi bir şarap bence.
Gülor’un bağlarında yürüyüp yavaş yavaş hasada doğru ilerleyen cabernet sauvignon’lardan tattıktan sonra, iyi bir klimatizasyonla soğutulan eski rekolte şarapların da saklandığı mahzeni geziyoruz. Gülor bağlarında bağbozumunun henüz yapılmadığı bugünlerde heyecanlı bir bekleyiş var. Bağlar artık olgunlaşmış ve karakterlerini yansıtan üzümler veriyor ve bunun da şaraba yansıması bekleniyor. Umarım öyle de olur, zira tattığım kadarıyla Gülor’un şaraplarında kalite çıtası yükselmiş.
Gülor bağlarında Adnan Bey, Burcu Hanım ve Şeyma Hanım’ın zarif misafirperverlikleri ve ikramları ile geçen ziyaretimiz son bulurken bu keyifli bölgede faaliyetlerini sürdüren çevredeki diğer üreticileri ziyaret programımı yapmaya koyuluyorum…
Geri bildirim: TADIM ZAMANI | Jnmd Carsamba